Lütfen devam edin.. Çocukların geleceği için..
Lütfen devam edin. Çocukların geleceği için… Dün bir öğretmenle tanıştık. Konu göçmen kökenli ailelere gelince, bloguma da geldi. Şöyle bir konuşma geçti aramızda: “Ne yapıyorsun blogda?” “Müslüman bir ailenin hayatını internete taşıyorum.” “Çok okuyan var mı? Bloglar eskisi gibi okunmuyor.” “Çok okuyan yok ama zaten büyük bir kitleye ulaşsın diye yazmıyorum. Merak edenler Google’e yazdığında belki blogumla karşılaşır. İlgilerini çekerse tekrar gelirler. Instagramdayken öğretmenler, eğitmenler, okul müdürleri vardı listede.” “Nerden anlıyordun?” “Özelden mesaj gönderiyorlardı. Ama bence okullar hala Müslüman aileleri dikkate almıyor. Müslüman aileler deyince hemen problemler geliyor akla.” “Öyle ama.. Birçok çocuk Almanca bilmiyor ilkokulda.” “Ama dil sorunu olmayan Müslüman çocuklar da hayli fazla. Hep veli toplantılarına katılmayan göçmen kökenli aileler konuşuluyor.” “Gerçekten gelmiyorlar.” “Ama gelen de çok! Okulu ve öğretmenleri destekleyen çok sayıda göçmen kökenli aile var artık.” “Doğru! Genellememek gerekiyor.” “Gruplaştırmamak da. Benim yaşam tarzımla bir başka başörtülü annenin yaşam tarzı farklı.” Biraz daha muhabbet ettikten sonra ayrıldık. *** Bu konuları konuştuğum kişilerden biri de oğlumun 1.-2. sınıf öğretmeniydi. Önceki sınıfında bütün öğrenciler Müslümanmış. Aileler noelde figür kesmelerine bile izin vermiyormuş. “Yasaklayıcı bakış açısını doğru bulmuyorum. Siz orda istediğiniz figürü koyabilmelisiniz. Kardan adam da koyarsınız. Çocuk istediğini seçer. Figür kesmekle Hristiyan olmuyor çocuklar” deyince “Benim hiç bu kadar açıkgörüşlü bir velim (Müslüman bir velim demek istedi) olmadı” dedi. Sonra bizim sınıfa noel geldi. Kutlama yapıldı. Öğretmen çeşit çeşit figür koydu sınıfa. Kardan adam da vardı. Çocuklar istediklerini aldılar. Sonra Ramazan geldi. Hiçbir şey yapılmadı. Benim birlikte yaşama anlayışıma göre öğretmen aynı noelde yaptığı gibi bir etkinlik yapıp ortaya üç seçenek koyabilirdi: Ostern(Paskalya), Ramadan, Pessach. Kim hangisini istiyorsa onu seçebilirdi. Tabi öğretmen böyle bir aktivite de yapmak zorunda değildi ama yapabilirdi de. Kısa bir süre sonra çocuklar harıl harıl bize Ostergeschenk (Paskalya hediyesi) hazırlamaya başlayınca bu durum oğlumun dikkatini çekti: Anne ben anlamıyorum. Günlerdir size hediye hazırlıyoruz. Ama biz Ostern kutlamıyoruz ki. Neden size bayram hediyesi hazırlamıyoruz? ‘Hadi gel biz sınıfa hazırlayalım’ dedikten sonra ortaya yumurta ve ay kurabiyeleri çıktı. Yanına da bir not bıraktım. Fotoğrafların devamı burda. Öğretmen fikre bayılmış. Ramazan’ı ailelerden tepki almaktan korktuğu için konu etmemiş. Bir önceki sınıfında ailelerin yaptığı baskının aynısı bu aslında. Çocukların hayatında bir başka dine, bir başka yaşam tarzına yer vermiyor aileler. Yine bir geziye çıktık. Uzun uzun konuştuk bu konuyu. “Aileler kendi korkularından dolayı herşeye tepki verirse çocuklar birlikte yaşamayı nasıl öğrenecek? Ya birbirlerini yakından tanıyacak, kabul edecek ya da aileleri gibi bir süre sonra yollarını ayıracak, kendi içlerinde gruplaşacaklar.” dedim. “Bir de Ramazan’dan neden korkuyor ki aileler? Tanımadıkları için. Çünkü hala Ramazan deyince akıllara ‘susuzluk ve açlık’ geliyor. Oysa Ramazan insanların kendini sorguladığı, çevresini daha fazla dikkate aldığı, iyiliklerini arttırdığı bir dönem. Kime ne zararı olabilir ki?” dedim. “Biliyor musunuz, biraz da kendime güvenmediğim için anlatmadım. Belki de doğru anlatamam” dedi. “Ben size kaynak gönderirim” dedim ve o sene hazırladığım projeyi ve diğer kaynakları gönderdim. Projede Ramazan’da bir günü anlatan resimler ve bir hikaye var. Hikayede aile çocuklara Ramazan görevi veriyor. Çocuklar bütün gün kediyle ilgileniyor. Akşama birlikte iftar yapıp, iftar sonrası aile akşamında eğleniyorlar. Son sayfada ayın üzerinde yatan bir kedi var. Çocuklar onu boyayıp odalarına asabiliyor. (Bu proje Klett Kita Verlag’ın Kindergartenler için hazırladığı bir dergide yayınladı. Yayınevinden bu sene bir mail daha geldi. İçerik çok beğenilmiş. Burda yayınlandı.) “Ama anlatmak zorunda değilsiniz. Bu sizin kararınız. Anlatırsanız öğrencileriniz de aileler de değer gördüklerini hissedecek.” dedim. Bir süre sonra mailleştik öğretmenle. Dediğini yapmış. Konu konuyu açınca biraz sitem ettim: Biliyor musunuz bazen kendimi çok yorgun hissediyor, her girdiğim ortamda Müslümanların yaşam tarzına dikkat çekmek yerine geri çekilip Müslüman Community’nin içinde rahat rahat yaşamak istiyorum. Şöyle cevap vermiş: “Lütfen devam edin. Bakın bana farkındalık kazandırdı bakışaçınız.’” Öğretmenin bana yazdığını ben de size yazıyorum. Lütfen devam edin. Değişmesini istediğiniz ne varsa o yolda emek vermeye devam edin. Bakışaçınız farkındalık kazandıracak çevrenize. Yorulduğunuzda geri çekilin, bir süre dinlenin ama pes etmeyin. Bazı şeylerin değişmesi seneleri alacak olsa da, Bazı şeyler değişmeyecek olsa da, Dönüp arkanıza baktığınızda “en azından mücadele ettim” diyeceksiniz. Yaptıklarınız bilinmese de, görülmese de, hatırlanmasa da çocuklarınız unutmayacak verdiğiniz mücadeleyi. “Şuan bu durumda annem olsaydı ne yapardı? Babam olsa ne yapardı?” diye soracaklar kendilerine. Yaradana olan bağınız, kendinizle barışık haliniz, insan ve hayvan sevginiz, sokaktaki bitkiye tanıdığınız yaşam hakkı, farklı yaşam tarzlarına karşı gösterdiğiniz anlayış, önemsediğiniz bütün değerler her an eşlik edecek hayatlarına. Post Views: 643