Doğumgünü çocuğu Hussein Hussein doğumgününü kutladı dün akşam. Her sene büyük bir kutlama yapıyormuş. Biz bu sene ilk kez katıldık. Doğumgününü vesilesiyle senede bir gün bütün çevresiyle bir araya geliyor. İçten cümlelerle bir davetiye hazırlamış. Herkesi uyarmış davetiyesinde: “Lütfen hediye getirmeyin! Onun yerine Lübnandaki ihtiyaç sahipleri için ortaya birşeyler koyalım hep birlikte” Sordum eşine. 70 kişi gelmiş. Nasıl rengarenk bir ortam. Daha çok sarı bir ortam:) Davetliler arasında Alman-Türk, Alman-Arap, Alman-Rus da var. Herkes Almanca konuşuyor, herkes birbiriyle konuşuyor. Kendi içinde gruplaşan ve farklı bir dilde konuşan yok. Zaten çoğu birbirini tanıyor. Tanımayanlar ise ortak konularda konuşarak tanışıyor. Bizim masa kız tarafı 🙂 O yüzden damat Hussein’in çevresini tanımıyoruz. Herkes Almanca konuşsa da farklı hissediyorum kendimi bu ortamda. Bir doğumgünü kutlamasındayız, Bierbank’da (bank) oturuyoruz, ama bira kokusu yok. Sarhoş olup saçmalayan, saçmalarken kadınları aşağılayan erkekler yok. Sigara dumanı yok. Belki de içen var ama dibimde içen yok. “Senin ne işi var burda?” der gibi bakan yok. Bir farklı sıcak. Sanki akrabalar birbirleriyle. Hussein’in babası mangalın başında. Hava aşırı sıcak. Oturduğumuz yerde terliyoruz. Ama Hussein’in babası saatlerce kalıyor mangalın başında. Yanında yardımcılarıyla. Gelini “O ordan ayrılmaz zaten” diyor. Hussein ve annesi ne kadar sosyalse o o kadar içine dönük biriymiş. Ama nasıl tatlı bir baba. Hepimiz biliyoruz o yaşlardaki Müslüman teyze ve amcaların doğumgünü alışkanlıkları olmadığını. “Doğumgünü de neymiş” deyip geri çekilmek yerine, Oğlu için nasıl da uyum sağlamış ortama. Köftenin hamurunu Hussein kendi elleriyle hazırlamış. Eşi de işten sonra üç tepsi kek yapmış. “Maşallah hangi ara yaptınız bunları?” dedim. “Akşam 9’da” dedi. Hussein’in eşi iş seyahatleri yapan biri. Aşırı yoğun yani. Haftaiçi yine 3 gün iş seyahatindeymiş. “Çok yorgunum, nerden çıktı bu doğumgünü daveti” demek yerine son enerjisini eşi için mutfakta kullanmış. Yardım eden pek çok insan vardı. Annesi bir ara babasıyla misafirlere yeni banklar açıyordu. Annesini de hiç otururken görmedim. Misafirlerine ailece gösterdikleri ilgi alakaya hayran kaldım. Doğumgünü çocuğu Hussein de hiç oturmadı. Bir yandan babasına köfte taşıyor, bir yandan eksikleri gözlemliyor, bir yandan da gelen herkesi karşılıyordu. Misafirlerle tanışmaya başladım. Suriye’den gelmiş bir kadın. Geleli 8 sene olmuş. Kendini rahatlıkla ifade edebilecek şekilde Almanca öğrenmiş. Çocukları biraz daha büyüdüğünde meslek eğitimi almak istiyormuş. Gelen misafirlerin bir kısmı çok yaşlı, bir kısmı orta yaşlı, bir kısmı kendi yaşıtları. Tabi bir sürü de çocuk vardı. Onlara özel şişme oyun parkı (Hüpfburg) kurulmuş. Bir teyzeyle tanıştırdı eşi bizi. “Hussein’in British anneannesi” dedi. Kadın ne güzel şeyler söyledi manevi torunu hakkında. Bir karı koca geldi. Hussein’in eski öğretmenleriymiş. Genç bir adam hava kararınca her yere lamba yerleştirdi. “Bu da en yakın arkadaşı” dedi eşi. Lübnanlı veya Müslüman değil. Onca farklılığa rağmen çok yakın arkadaş olmayı başarmışlar. Arkadaşının yaşam tarzını bilmiyorum. Hussein dindar bir Müslüman. Ama sınırları engel olmamış kurdukları dostluğa. “Nereden tanıyor bu kadar insanı?” diye sorduk eşine. “Her yerden” dedi. Dünyanın farklı ülkelerinden, farklı şehirlerinden gelenler olmuş. Bir kısım dostluklar anne babasıyla başlamış. Hussein o dostlukların içinde büyümüş. Ailesi Almanya’ya 30 sene önce gelmiş. Geldiği gibi toplumun içine girmişler. Gönüllü işler yapmış annesi. Çok büyük bir çevresi var. Son 12 senedir ise bir yardım kuruluşunda resmi çalışıyor. Yeni gelen ailelerin ihtiyaçları, problemleriyle ilgileniyor. Görüntüsüne baktığınızda, başörtüsünü geniş örten, uzun uzun elbiseler giyinen bir kadın. Bu şekilde sevilmiş, bu şekilde kabul görmüş toplumda. Oğlu Hussein de onun kadar sosyal yetişmiş. Kocaman bir çevre kurmuş kendine. Tanıştığı insanları bırakmamış. Aramaya, sormaya, görüşmeye devam etmiş. Eski iş arkadaşları arkadaşları olmuş. Girdiği yönetim kurullarında (Vorstand) dedelerle arkadaş olmuş. Her yere girmiş çıkmış. Eşi diyor ki “Yaşadığı yeri çok seviyor. Tatilde sıkılıyor buraları özlediği için. Haftasonları sabah erkenden kalkıp yaşlılarla yürüyüş yapıyor. Hafta içleri akşamları arkadaşlarıyla buluşuyor. Sürekli insanlarla irtibat halinde.” Oturduğum masada “Hussein Youtuber olmalı, daha büyük bir kitleye ulaşmalı, gençler onu tanımalı” dedim. Eşi “Yapmaz” dedi. Hussein geldi masaya. “Sen Youtuber olsana” dedim. “Neeeeee”(olmaz) dedi. Ama “Ben yapamam öyle birşey” demedi:) Valla ümitliyim. “Valla ikna olursa yapar” dedim durdum içimden 🙂 Teknik bir ekip kursa kendine. Hayatlarından kesitler paylaşsa, çevresindeki insanlarla buluşup muhabbet etse ve o muhabbetler Youtube’da yayınlansa. Çevresinde kitap gibi insanlar var. 70-80 seneyi geride bırakanlar, toplum için yerinde duramayan iyi insanlar, çalışkan, üretken gençler.. Var da var.. Konuşacakları konular eminim gençlere yol gösterir. Her gencin aile içinde Hussein’in gördüğü desteği görme imkanı yok. Ama Youtube’da kendilerini geliştirme imkanları var. Hussein dört ay önce başlamış doğumgününü organize etmeye. Her sene bu şekilde kutladığı için çok tecrübeli. “Sen Eventmanager da olabilirsin” dedim. Adama neden yeni bir iş arıyorum bilmiyorum:) Zaten iyi bir işi var. Aslında ne kadar güzel bir tablo. Bir insanın sadece bir iş değil, bir kaç iş yapabileceğini gösteriyor. Hayran kaldım Hussein ve ailesinin insan ilişkilerine. Biz dün Hussein’in doğumgününü kutlamadık sadece. Hussein’in ömrünü kutladık! Onun yaşantısından kendime şu notları aldım: Göçmen çocuğu Hussein yaşadığı şehre kendini ait hissediyor. İnsanları dili, dini, ırkına göre seçmiyor. Herkese sıcak davranıyor, gülümsüyor, değer veriyor. Yerinde durup beklemiyor. Harekete geçiyor. Üretiyor. İnsanlarla tanışıyor. Tecrübelerini dinliyor. Toplumu gözlemliyor. Olumsuz olayları, olumsuz insanları kafasına takmıyor. Doğumgünlerinde bile toplumun farklı kesimlerini bir araya getiriyor, ihtiyaç sahipleri için bağış topluyor. Kendi değerleriyle kurduğu dünyasında kendi kalmaya, insan sevmeye, insanlarla tanışmaya ve insana değer vermeye devam ediyor. Allah razı olsun! Allah daim etsin! *** Toplumda karşılaştığım insanları yazıyorum. Size anlatmak istediğim yaklaşık 100 hikaye var. Bir de bir bölüm hazırlıyorum sizin için. Siz yazacaksınız ben paylaşacağım. Sizi buluşturabilmek için desteklerinize ihtiyacım var. Burdan üye olabilir: Üye ol! Burdan blogda yaptığım çalışmalara destek olabilirsiniz: Destek Ol!