
Terapinin kralı
Terapinin kralı Aylardır bekliyorum. Baharın müjdecisi manolyayı, toprağın altında saklanan laleleri, şakayık tomurcuklarını, kupkuru hale gelen ortancaların taze dallarını… Her gün ziyaret ediyorum onları. Dakikalarca izliyorum kuruyan yapraklarını. Ortancalarımı budarken kendimi buduyorum sanki. Onlar gibi tazelendiğimi hissediyorum. „Ortancayı örnek al kendine“ diyorum. Kupkuru hale geliyor ortancalar kışın. Ama her sene daha güçlü, daha dolu dolu geliyor. Yanlış budarsan kırılıyor sana. Çiçek açmıyor. Uzun sürmüyor kırgınlığı. Bir sene sonra yeniden çiçek veriyor. Geçici kırgınlıklarımı hatırlatıyor bana. Bahçe benim terapi merkezim. Terapinin kralı. Özüme döndürüyor beni. Yaratılışım gayemi hatırlatıyor her an. Günün ilk terapi seansı Gün doğmadan başlıyor ilk terapi seansım. Arka bahçede güneşin doğuşunu izliyorum. Hareketlenmeye başlıyor çevremdeki canlılar. Kuşlar cıvıldamaya, karıncalar çalışmaya başlıyor. Hiçbir canlı yerinde durmuyor. Salyangoz bile ilerliyor yavaş yavaş. Onları izlerken kendi hayatımı sorguluyorum. Geçmişimi.. Yaşantımı.. Yaşamak istediklerimi.. Yaşamak istesem de yaşayamadıklarımı.. Her anın hikmetini arıyorum.. Olsaydı ne olurdu? Olmadı, ne oldu? Her sabah en az bir saatim hayatımı sorgulayarak ve Allah’a dua ederek geçiyor. Allahla konuştuğumu hissediyorum. İkinci seans Bir kaç saat kendimi sorguladıktan sonra saat 7-8 oluyor. Bedenim “Hadi kalk” diyor. „Hadi kalk ve bahçeyi sula, çocuklarına kahvaltı hazırla.“ Önce toprağa temas ediyorum ayaklarımla. Çimenlerin üzerinde geziyorum. Bahçeyi suluyorum öğle güneşi gelmeden. Suyu kapatmadan önce ayaklarımı suluyorum soğuk suyla. Kahvaltı yapıyoruz çocuklarla. Öğle sıcağında bodruma kapatıyorum kendimi. Yapmam gereken diğer işlerle ilgileniyorum. Aşırı sıcaklar migrenimi tetikliyor. Genelde 11-15 arası pek bahçeyle iletişim kurmuyorum. Üçüncü seans Günün son seansı için dönüyorum bahçeye. Meyve ve sebzeler arası dayanışmayı izliyorum. Salatalıklar birbirine kenetleniyor büyürken. Domatesler bazen yalnız yetişiyor, bazen grup halinde. Salyangozların musallat olduğu biberler ise bazen hiç büyüyemiyor. Bazen Türkiyedeki akrabalarıma gösteriyorum bahçeye musallat olan salyangozları. İçimi döküyorum çiçeklere. “Sevgili ortanca, seni bahçemde ağırlayabilmek için ben bir ay dışarıda kahve içmedim biliyor musun?” Diğerine dönüp: “Kendimi çok kötü hissettiğim bir günde girdiğim çiçekçide gördüm seni. Yüzümü güldürdün. Aldım eve getirdim. Sen benim dert ortağımsın”. Küçücük fidelere dokunuyorum “Boy atmışsınız” Tomurcuklara bakıyorum “Acaba ne zaman göstereceksin o güzelliğini bize?” Çocuklarımın fotoğraflarını çeker gibi çekiyorum fotoğraflarını. Tomurcuklarını, büyüyen ilk dallarını, kuruyan yapraklarını.. Onlarla geçen hiçbir anı unutmak istemiyorum. Bu aralar nerede olduğumu soranlara „Terapideyim“ diyerek cevap veriyorum. Geçen hafta petunyaların tohumlarını ektim. Onların da geleceği günü bekliyorum heyecanla. Sonra manolya ağacının altına uzanıp dakikalarca izledim onu. Veda vakti. Çiçeklerini döküyor artık. Etrafa yaydığı o muhteşem koku diniyor. Çok üzülsem de, bize bir kez daha çiçek vereceği günü ümitle bekliyorum. Terapi merkezimde kendimi terapi etmeyi sevdiğim kadar, misafir ağırlamayı da seviyorum. Onlar gelince bereketleniyor bahçe. Geçmiş senelerde insanları birleştirecek bir sürü şey planlamış, iş-ev arası koşuşturmaktan hepsini hayata geçirememiştim. Sadece çocuklara odaklanmış, sık sık partiler yaparak farklı ailelerde yetişen çocukları buluşturmuştum. Bu sene ümidim yetişkinleri de bahçede sık sık buluşturmak. Allah nasip ederse.. Fotoğraf Albümü “Yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol!” Zümer Suresi, 66.ayet Post Views: 16
1 thought on “Terapinin kralı”
Nasip eden güzel Allah’ım 💚